1987 yılında Elazığ’da doğmuştur. Lisans eğitimini Selçuk Üniversitesi Resim-İş Öğretmenliği bölümünde tamamlamıştır. Şu anda Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde yüksek lisans yapmaktadır. Sanatsal çalışmalarını kendi özel atölyesinde sürdürmektedir.
2017 yılında “Esenlik Söylencesi”, 2019’da ise “Yeryüzü Notları” başlıklı iki kişisel sergiyi Galeri Soyut’ta gerçekleştirmiştir. Ayrıca birçok karma sergide yer almıştır.
Sanatçının düşüncesine göre insan, varoluşuna anlam kazandırdıkça var olur. Kendi varoluşunun, eserlerinin varoluşundan önce anlam kazanması gerektiğine inanır; bu sayede durmaksızın anlamlı eserler yaratabileceğini savunur. Eserleri, sanatçının varoluşundan izler taşır; hatta onun varlığının bir parçası niteliğindedir. Toplumsal maskelerden uzak ve yaftalama amacı gütmeyen bir yaklaşımla, varlığını anlamlandıran birinci el olarak görür sanatını.
Doğayı yalnızca insandan bağımsız olarak ele almanın, insan doğasının anlamı üzerine geliştirilebilecek düşünceleri sığlaştırdığına inanır. Bu nedenle doğa ve insanın, birbirlerini etkileme strateji ve güçleriyle bir bütün olarak okunması gerektiğini savunur. Ona göre tarih öncesinden günümüze kadar insanın doğayla ilişkisi yalnızca temel ihtiyaçlar çerçevesinde değerlendirilemez. Doğa, antikçağdan günümüze sanatın ana nesnesi olarak fiziksel devinimi, kimyası, biyolojik yapısıyla hem sanatın hem de gündelik yaşamın olağan ya da olağanüstü bir parçası olarak varlık gösterir.
Sanatçının resimlerindeki doğa, insanın beslediği ümit ve bekleyişle aynı dili konuşur. Bu “dil”, insanla doğanın aynı surette buluşmasını simgeler. Beslenen ümidin zamanla aşınması, mevsimi olmayan bir ruh üşümesine yol açar; bu durum Adalet Ağaoğlu’nun ifadeleriyle bir tür içsel donukluk olarak yansır. Sanatçının resimlerindeki bu “üşüme”yi yumuşatan motif ise geyik imgesidir. Geyik, onun sanatında değişimin, aydınlanmanın, yeniden doğuşun ve tükenmekte olan doğanın umut veren canlı bir formu olarak yer alır.
Eserlerinde bütüncül bir mekân algısı yaratmaktan ziyade, insan ile mekân arasında ontolojik değil, kromatik bir ilişki kurmayı amaçlar. Bu yaklaşımla doğal olmayanın yıkıcılığına dikkat çekmeyi hedefler.
Yükleniyor...